Bahçeli’nin eli, ABD seçimleri ve İsrail
PKK hareketinin üç ana karar merkezi var. Yıllardır sesi duyulmayan Öcalan, Kandil ve Türkiye’de pek de dikkate alınmayan Avrupa.
Avrupa deyince aklımıza sadece Türkiye’den Avrupa’ya gidenler ya da göçmen Kürtler gelmesin.
PKK’nın 30-40 yıldır Avrupa’da televizyonları, dernekleri, grupları var. Ve bunlar özellikle örgütün finansmanında, dünyayla ilişkilerinde, siyaset üretiminde etkinler.
Ama daha da önemlisi PKK’nın Avrupa sorumluluğu örgüt içinde önemli pozisyonlardan biri.
Şimdi PKK’nın başında olan Cemil Bayık, üst düzey yöneticilerinden Mustafa Karasu, Suriye’deki YPG’nin başında olan Mazlum Kobani 80’ler, 90’larda Almanya ve Belçika’da örgütün temsilcisi olarak yaşamışlardı.
Hala Avrupa ile Kandil arasında bu atama trafiği sürüyor.
1 Eylül 1999 yılında Öcalan, PKK’ya silah bırakma çağrısı yapınca, örgüt adını Avrupa’da KADEK olarak değiştirmiş, KADEK’in merkezi de Brüksel olmuştu. 2003 yılında KADEK yerine Kongra Gel kuruldu.
Avrupa’daki PKK kadroları örgüt içindeki en şahin kanat. Çünkü bölgeden ve Türkiye’den, Türkiye merkezli gündemden kopuklar, dengeleri gözetme kaygıları düşük, rahatlar, o yüzden daha sert söylemleri savunabiliyor ve zamanla bunu içselleştiriyorlar.
Bu Avrupa kanadının sesi Almanya’da yayımlanan Yeni Özgür Politika gazetesi.
Tuhaf bir şekilde Türkiye, Bahçeli’nin elini konuşurken bu gazete, pazartesi günü (14 Ekim) Öcalan’ın “Kürt sorunu ve demokratik ulus çözümü” adlı eski bir kitabındaki bir yazısını yeniden yayınladı.
Yazıda ilginç bir bölüm var:
“Başlangıçta İsrail, ABD ve AB’nin desteğiyle işbaşına getirilen AKP hükümetlerinin PKK’yi tecrit ve tasfiye etmek amacıyla İran ve Suriye devletleriyle geliştirdiği ittifak tersine sonuçlar doğurmaya başlamış; İsrail, ABD ve AB ülkelerinin tepkisine ve TC’yi eksen kaydırmakla suçlamalarına dönüşmüştür. Gelinen aşamada Kürt sorunu bağlamında Türkiye, İran ve Suriye hükümetlerinin anti-Kürt ittifakına karşılık ABD, AB, İsrail ve Kürtler bloğu oluşmaya başlamıştır. Neredeyse Ortadoğu’yu temelinden dönüştürecek olan bu ittifak bloklarının her ikisinin de hedefinde PKK-KCK vardır.”
Aslında Öcalan’dan seçilmiş bu eski yazı, özellikle Avrupa’da güçlü olan Kürt milliyetçileri ve daha şahin fikirleri savunan PKK kadroları arasında sosyal medyada da görünür olan bir eğilimi yansıtıyor.
Özetle diyorlar ki; “İsrail bölgede güçleniyor, İran’ın etkisini azaltıyor, Türkiye ve diğer Arap ülkeleri de İsrail’e bir şey diyemiyor. Çünkü İsrail’in arkasında ABD ve bazı Avrupa ülkeleri net biçimde duruyor. O halde bölgedeki yeni kurucu güç İsrail-ABD olacak. O zaman biz niye boş yere Filistincilik yapıp, bu fırsatı tepelim. Bölgenin karışmasından, İsrail’e yakın durarak Kürtler ya da PKK karlı çıkabilir.”
Bu harp zengini fırsatçılığının müşterisi çok. Özellikle Avrupa’da İsrail propagandasının etkili olduğu Batı gündemi içinde yaşayan Kürtler arasında Türkiye’de yaşayan Kürtlerden daha fazla müşterisi var.
Bu tartışmalara cevap yine Özgür Politika’nın Avrupa’da yaşayan önemli yazarlarından, eski TKP yöneticisi Veysi Sarısözen’den geldi.
Sarısözen, kibarca böyle düşünenleri uyardı:
“Bana öyle geliyor ki, PKK ve onunla kardeş partiler bu yeni durumda yeni bir stratejinin zorunluluğunu görmekteler…. fakat Kürdistan şimdiki sömürgeci devletlerden kıyaslanmaz ölçüde kuvvetli batılı kapitalist modernite güçlerinin egemenliğine girerse, Kürt halkı bağımsızlık ve özgürlük yolunda çok daha ağır koşullarda mücadele etmek zorunda kalacaktır. Kürdistan’ın İsrail ve NATO egemenliğinde bir uydu devlete dönüşmesi ise ilk fırsatta onu yeniden bölüşmek isteyen bölgesel emperyalist devletlerin saldırısıyla yeni savaşların hedefi haline getirecektir.”
İlginç bir şekilde geçen hafta PKK’nın lider kadrosundan Mustafa Karasu da verdiği röportajda İsrail’e tavsiyelerde bulundu:
“İsrail’in etkinlik kurması, İran’ın sınırlanması Ortadoğu’daki sorunları çözmeyecektir. İsrail politikalarının, ABD’nin ve bölge ulus devletlerinin sorunları çözmesi mümkün değildir. Dolayısıyla, devletlerin sorunları çözmediği, hatta daha da ağırlaştırdığı Ortadoğu’da, halkların daha fazla devrede olacağı bir döneme girilecektir. Şu açıktır ki; İsrail de sürekli dış destek ve askeri gücüne dayanarak bir bölge politikası yürütemez. Bu açıdan İsrail’in de politika değiştirmek zorunda kalacağı açıktır. Zaten İbrahimi Anlaşma ile bu yönlü bir adım atılmıştı. İsrail, varlığını ancak bir bölgesel anlaşma ve bölge halklarıyla demokratik ilişki çerçevesinde güvenceye alabilir. Bu açıdan bir daha belirtelim, İsrail-Filistin sorununun çözümü, demokratik ulus ve her topluluğun kendi yönetim iradesine sahip olduğu demokratik konfederalizmle gelişecek ve kalıcılaşabilecektir. Bunun dışında çözüm yoktur. Yoksa sürekli düşmanlık, gerilim ve çatışma sürer. Ancak bir çözümün kaçınılmaz olarak kendisini dayattığı da açıktır.”
Bu savaşı, kaosu fırsata çevirme fikri ilk kez ortaya atılmıyor.
PKK, 40 yıldır bu coğrafyada en başta dış politik denklemleri kullanarak varlığını koruyan bir örgüt.
Önce Sovyet desteğiyle Suriye’de Türkiye’ye karşı desteklendi. 2003’den sonra ABD işgalinin ardından Kandil’e yerleşti, savaş nedeniyle rahat ve çok sayıda silah buldu.
2010’lardan sonra da İran’ın Türkiye’ye karşı husumetine sırtını dayadı.
2013’den sonra Suriye’de yine bu denklemler içinde üçüncü yol taktiğiyle bir anda devletçik sahibi, aynı anda ABD ve Rusya’nın müttefiki oluverdi.
Bu fırsatları değerlendirme fikri, 2015’de Çözüm Süreci’ni çökertmişti.
Peki, şimdiki açılımın altını da oyabilir mi?
İsrail’in etki gücünün Kandil’e ya da Suriye’ye kadar uzanması ancak bir İran-İsrail savaşını İsrail’in karada kazanmasıyla ya da İran’da rejimin çökmesi, İsrail’in Suriye’ye girmesiyle mümkün.
Bunun dışındaki ihtimallerde İsrail, bir ittifak ortağı olarak Kürtlere ve PKK’ya coğrafi ve siyasi olarak hala uzakta.
ABD’nin İsrail ile ittifak halinde bunu yapması ise Türkiye’yi tamamen gözden çıkarması anlamına gelir. Bırakın ABD’yi, İsrail’in bile bölgede Türkiye’yi PKK’ya ya da Suriye’deki YPG’ye destek vererek kendisine düşman etmeyi göze alması için ortada somut ve acil bir sebep yok. Bu büyük bir çılgınlık olur.
Bölgedeki İran etkisinin azalmasını fırsata çevirmek de ancak ABD’nin bölgeden çekilme takvimiyle paralel ilerleyebilecek bir fırsat olabilir.
Bu da 5 Kasım’daki ABD seçimleriyle doğrudan bağlantılı bir fırsatçılık.
ABD, 2025’de Irak’tan çekilecek. Yani Suriye’den de çekilecek.
Trump gelirse bu çekilme daha hızlı ve radikal olabilir.
Peki bu takvim yaklaşırken ABD bir kere daha Suriye’deki müttefiki Kürtleri ateşler içinde bırakarak çekilir mi?
ABD, Türkiye’de zannedildiği gibi Rojava’da Türkiye’ye karşı Kürdistan kurmaya çalışmıyor tam tersine çok uzun süredir Suriye’deki YPG ile Türkiye’nin arasını yapmaya çalışıyor.
NATO müttefiki Türkiye ile IŞİD’e karşı müttefiki YPG’nin arasını düzeltip kafasını rahatlatmak istiyor.
Türkiye haklı olarak “YPG, PKK aynı” diyor. ABD, o zaman adını değiştirip SDG yapalım, içine daha fazla Arap katalım diyerek solüsyonu değiştiriyor.
Hatta bir süre Mazlum Kobani, PKK’dan daha bağımsız hareket etme sinyalleri de verdi ama daha sonra örgüt onun yükselen karizmasını çizip, uyardı.
ABD yönetimi çekilme takvimi ve seçimler yaklaşırken yeni çabalar içine girmiş durumda.
ABD’de Pentagon ve Dışişleri’nin hazırlıklarını Haziran ayında Amberin Zaman’ın Al Monitor’deki haberinden okumuştuk:
“Al-Monitor'a konuşan ve müzakereler hakkında bilgi sahibi olan kaynaklara göre Pentagon, İslam Devleti'ne (IŞİD) karşı mücadelede Suriyeli Kürt müttefiklerinin Suriye rejimiyle ortak hareket etmesini öngören bir plan hazırladı ve bu plan, ABD'nin Suriye politikasının Dışişleri Bakanlığı'nda devam eden ve önemli bir NATO müttefiki olan Türkiye'nin de katkısının istendiği yeni bir gözden geçirme sürecinin parçası.”
Türkiye’de Bahçeli’nin uzanan elinin tam böyle bir ara durumda gelmesi herhalde tesadüf değildi.
Türkiye de ABD’nin çekilmesi ve İran’ın etkisinin zayıflamasıyla ortaya çıkacak bu kaosu, araf hali fırsata çevirmek istemiş olabilir.
Türkiye, PKK’ya Öcalan üzerinden kendi teklifini sunuyor.
Muhtemelen bu teklifin içinde Suriye ve Türkiye arasındaki anlaşma da var.
PKK’nın Türkiye’ye karşı savaşı bitirmesinin PKK açısından en büyük kazanımı iddia edildiği gibi Öcalan’ın serbest kalması değil, Türkiye’nin SDG ve YPG’yi bir muhatap olarak kabul etmesi olabilir.
Suriye’deki barış, yeni anayasa, yeni düzen görüşmelerinde SDG-YPG Türkiye’nin akreditasyonuyla masada, müzakerelerde yer alabilir.
Peki, Kandil ve Avrupa’daki PKK’lılar buna ikna olur mu, yoksa bölgedeki kaostan fırsatçılık, harp zenginliği kumarı mı onları heyecanlandırıyor?
Muhtemelen şu anda bu tartışmalar yapılıyor. Avrupa kanadının yine Türkiye’nin açılımına karşı pozisyon alacağını tahmin etmek zor değil.
Gazetelere yansıyanlar bunun izlerini taşıyor.
Yani Bahçeli’nin uzanan elinin bölgenin her yanına uzanan boyutları var.
Bir sonraki adım için muhtemelen herkes 5 Kasım ABD seçimlerinin sonucunu bekliyor.
Çünkü Kürt sorunu artık sadece iç değil, bir dış sorun.















Demirtaş dış kapının mandalı oldu
Yanıtla (0) (0)Sanırım, Mahir Kaynak'ın Kürt sorunu, orta doğu, hatta dünya geneli (ulus devlet vs küresel sermaye) ile ilgili tezlerini hatırlamak gerek.
Yanıtla (1) (0)Abd halkının oldukça çoğunluğu coookta .....seçimler..sonra kim gelirse gelsin abd dış politika temeli değişmez..siyonistler vazgeçmez,,,bizde ise pek değişen durum olmaz..Çin iyice ortaya çıkmadan bu böyle devam eder..
Yanıtla (0) (1)Suriye’den çekilme ve bu bağlamda olası gelişmelere hazırlık mantıklı bir açıklama olmuş bizimkiler neden yeniden yine el uzattıları açıklamak için. Teşekkürler.
Yanıtla (0) (0)Yıldıray Bey selam. Yazınızdan anladığım kadarıyla Suriye'nin toprak bütünlüğü çerçevesinde ve PKK'nın Türkiye'ye karşı silahlı mücadeleyi sonlandırması, buna mukabil Türkiye'nin Kürt sorununa PKK'nin tıpkı Irak Kürdistan'ı yönetimi gibi artık müdahil olmaması karşılığında mevcut rejim Suriye'deki Kürt yönetimini tanımaya karar vermiş sonucuna varıyorum.
Yanıtla (1) (2)Kürt siyaseti için zor bir denklem. Bakur'daki kazanımlarından vazgeç Rojava'yı tanıyalım teklifi.
Bu haftada böyle bir yazı yazayım demiş .Geçen hafta Bahçeli demokrasi kahramanıyken yazarın yazılarında , bu hafta dış güçler Kürtlere el uzatmasını istemiş gibi bir anlama gelen bir yazı yazmış Al eline bir çubuk doğruca CNNTürk'e git Yıldıray. Her konu hakkında fikrin var nasılsa .
Yanıtla (8) (11)İsmi ile musamma o kadar insan varki bu dünyada herneyse..Yazar bence çok makul bir analiz yapmış bu konuda olan bitenle ilgili.. Kısaca yazar Ortadoğu halkları arasında dayanışma olmalı aralarındaki fırsatçı emperyalist leri dinlememeli mümkünse kovmali onları diyor.Bundan ancak emperyalistler ve onların güdümünde olanlar rahatsız olur
Yanıtla (3) (0)Dün emperyalizmin değirmenine su taşıyanlar mı emperyalizmi eleştirecek. Bizde emperyalizm ile mücadele taşra kahvelerinde yapılır ya da yürek soğutmak için dükkan basılır, bayrak filan yakılır. O kafayla mücadele bu akıl düzeyi ile olmuyor. Adam istediğinde cebindeki aygıtı patlatıyor o işlerde de muska filen işe yaramıyor. Ama taşımak gerek, bir işe yaramaz da gönlün rahat olur!
Yanıtla (2) (0)Bahçelinin uzanan eli zikredilmis çokça yazıda, sonra pkk ve Avrupa'daki kürt yapılanmasinin fırsatçılığı dillendirilmis. Bence bu yazıda acayip gariplikler var. Uzanan eller fırsatçılık aklıma çok farklı çagrisimlar getiriyor. İç huzuru bu kadar hırpalayıp sürekli Üsküdarı geçenler şimdi devlet aklı mı güdüyor. İnanmak istiyorum ama olmuyor. Sayın yazar inandırmak için epey çaba sarfediyor. Keşke inanabilsek.
Yanıtla (5) (0)Yazarın konumu belli etrafta dolanıp aynı yere gelir. Yanl “benim oğlum bina okur, döner döner bir daha okur”.
Yanıtla (2) (0)Yüksek ve yeşil dağlarımızdaki bol ve temiz oksijen keşke beyinlerimizin gelişmesine yeterli olabilseydi.
Yanıtla (2) (0)İsrail’in yapay zeka gücü fazla abartılıyor, İsrail’in suikast larında Yapay Zeka’ın başarısı %20 ise, ABD, İngiltere ve kendi istihbarat başarısı %80 dır. ABD’ye, İngiltere'ye, İsrail’e kafa tutuyorsan; onların askeri, istihbari ve YZ geliştirmelerini iyi takip ve analiz ederek, gerekli önlemlerini senin de geliştirmen gerekir. Çağımızda, bugün aldığın önlem, yarın önlem olmaktan çıkabilir ve av olabilirsin…DURMAK YOK, DURAN KAYBEDER.
Yanıtla (1) (0)Normalin 3 katı fiyatla aldığımız arabanın dijital ve iletişim sistemleri için bilgi almaya gittiğiniz servis sorularınıza boş gözlerle bakarken hangi YZ ile uğraşacaksınız. Bizim istihbaratın başındakiler burunlarının dibine gelen suç örgütü liderlerinden haberleri yok ya da daha vahimi haberleri var da….Neyse!
Yanıtla (2) (0)Eğer Türkiye gerçek bir dünya lideri tarafından yönetilse, ekonomisi böylesine berbat olmasa askeri gücümüz çok daha iyi durumda olsa yani oyuna gelen değil oyun kuran ülke olsa yazarımızın senaryosu pek güzel tutardı. Ama ne yazık ki başımızda bizi İsrail ile korkutan bir liderimiz vizyonsuz bir dış politikamız berbat bir ekonomimiz yeterli askeri gücümüz yokken bu senaryo tutmaz. Debelenmeye devam...
Yanıtla (8) (1)Abd nin 2025 te çekilmesi mümkün değil. Bahçeli gündem değiştirdi o kadar. Sinan Ateş cinayetini konuşmaktan alıkoydu.
Yanıtla (8) (4)Bir bildiğiniz var galiba. Neden çekilmez. Bizi de aydınlatsanız. Hem ABD neden çekiliyor neden çekilmez konularında düşüncelerinizi de yazsanız. Sinan Ateş konusunda haklı olabilirsiniz. Atış sonrası sadece bir kuş mu hedeflenmiş acaba.
Yanıtla (1) (0)Adamlar işlerini yarım bırakıp gider mi? Lübnan ın güney doğusu ile suriyenin doğusunu İsrail kontrolüne bırakmadan çekilirse bunca silahı parayı boşa harcamış olur kanaatindeyim. 2025 e sığmaz.
Yanıtla (0) (0)AYM kapatılsın diyen de aynı kişi.....Gerek yok ya analiz yapmaya...
Yanıtla (3) (0)Bu sorun her zaman sadece bir dış sorundu
Yanıtla (1) (0)Her agacin kurdu kendi özünden olur.
Yanıtla (0) (1)Abd/israil politikası parçalama ve çatıştırma yönünde. Çevresini düşman olarak tanımlayan ve abd ile güçlü batı devletlerin tam desteğini sağlayan israilin, çevrede barış istemesi abes. Çeşitli kesimleri verilen, duruma göre değişen destek de bundan kaynaklı.
Yanıtla (0) (0)Tüsiadın Doğu Raporu” sonrası ortaya çıkan,"Etnik ayrıştırma" projesi gündeme geldiğinde "Türkiye mozaiktir” söylemine karşı “Ne mozaiği ulan! Türkiye’de Türk yaşıyor. Burası 1071’den beri Türk memleketidir. Sen önce Türk gerçeğini tanı. Kürtler bizim bin yıllık kardeşimizdir” diye masaya yumruğunu vuran; RAHMETLİ TÜRKEŞİ ÖZLÜYORUZ..
Yanıtla (5) (11)Nihayet birisi ne oluyoru yazdı. İsrail tepti bizimkiler de uyandılar yattıkları yerden, birden tokalaşma yarışına girdiler alelacele. Ne zavallı bir durum. Kendi çözümünü geliştiremeyen ve dışarıdan güdümlü bir politika bu, maalesef hiç bir yere de varmıyor.
Yanıtla (9) (1)Daha önce okur olarak yazmıştım. Bop başlamadan önce ileri görüşlülük edip konuyu biz uhdemize alsaydık şimdi sikkeyi biz kesiyor turrayı biz vuruyor olurduk. Diyecektik ki biz bu işin altından kalkarız. Tarihi muktesabatımız var. Terörü engeller huzuru sağlarız. Görev bizfe olsun. O zaman işler çok farklı olurdu. Şimdi başkaları çalıyor biz oynuyoruz.
Yanıtla (2) (0)Abdnin çekilmesi iç kamuoyu baskısı ve masraf kısmakla mı alakalı acaba. Çekilmemesi İsraille ve İranla mı ilgili. İsraili korumak meydanı İrana terketmemek. Petrol kontrolü kaygısı da dahil olur mu buna. Çekilirse Türkiyeye mi yoksa Suudi Arabistana mı daha güçlü destek verir İrana karşı. Türkiye Nato üyesi. Suudi Arabistanın ise petrolü var.
Yanıtla (0) (0)İşte bu yazı biz yazı altı yorumcularının üstünde bir yazı. Ufuk açıyor. Geniş bakıyor. Bu yazarı ben çok tanımıyorum. Böyle yazılarıyla zihnimizde bir yerlere yerleşecek. Zaten uluslarası bir konunun uluslarası denge içinde ele alınması kadar normal bir şey yok. Biz Erdoğan Chp denkleminde sadece ele alınca güdükleşiyor. Ufuk daralıyor.
Yanıtla (0) (4)Sayın yazar hükümet ve Bahçeli'nin eline çok anlamlar yüklemiş.
Yanıtla (3) (0)Bahçeli zamanında çok şeyler söyledi sonra söylemlerinin tam aksini yaptı. Yarın ne yapıp yapmayacağını bilen var mı?
Emekli gariban ne yapacak gerisi hikaye ne hükümetin ne Bahçeli'nin şovlarına kimse aldanmıyor. Millet aç aç bi bunu anlayın artık.
Yani oyun içinde oyun.bu oyunun içinde kıvrak zeka ile kendi lehine çevirecek bilgi ve birikime dayalı ve uluslararası kamuoyunu harekete geçirebilecek siyasetle donanması gerekir.
Yanıtla (4) (0)